Son günlerde, uluslararası ilişkilerin çalkantılı sularında yer alan İsrail ve İran arasında yaşanan çatışmalar, bütün dünyaya etki eden sonuçlar doğurdu. ABD basınında dikkat çekici bir şekilde yer alan haberler, bu savaşın ardında yatan güç dinamiklerini sorgularken, en dikkat çekici noktalardan biri de Trump dönemiyle bağlantılı isimlerin kazananlar arasında gösterilmesi oldu. Peki, bu mevcut çatışmadaki kazananlar kimler? Ve aslında bu durum, ABD'nin dış politikasına ne tür etkiler yapacak? İşte detaylar.
İsrail ve İran arasındaki gerilim uzun bir geçmişe dayanıyor. Ortadoğu'nun jeopolitik dengeleri, bu iki ülkenin de politika ve güvenlik stratejileriyle şekilleniyor. Özellikle Iran'ın nükleer programı ve bölgedeki Şii milisleri desteklemesi, İsrail’in güvenliğini tehdit eden unsurlar arasında yer alıyor. Tüm bu dinamikler, zaman zaman askeri çatışmalara, zaman zaman da diplomatik gerginliklere neden olabiliyor. Ancak son dönemde yaşanan çatışmalar, bölgedeki güç dengelerinin yeniden şekillenmesine yol açabilir. ABD basınında yer alan haberlerde; Trump’ın eski danışmanları ve yardımcılarının bu süreçte nasıl pozisyon aldıkları ve bunun sonuçlarının ne olacağı üzerine dikkat çekici analizler yapılıyor.
Donald Trump'ın başkanlığı dönemi, Ortadoğu’daki pek çok ülke ile olan ilişkileri yeniden tanımladı. Mizah ve sert söylemleriyle tanınan Trump, görevi süresince, İsrail ile güçlü bir ilişki kurarken, İran’a karşı da sert bir tutum sergiledi. Trump’ın eski danışmanları, bu savaşta kazanan taraf olarak anılmaya başlamasıyla dikkat çekiyor. Örneğin, Trump’ın en yakın müttefiklerinden biri olan Jared Kushner, İsrail'in uluslararası alanda daha güçlü bir konum elde etmesine yardımcı olan projelerin mimarı olarak öne çıkıyor. Kushner’in, İsrail'in Arap ülkeleriyle normalleşme süreçlerine öncülük etmesi, bu noktada önemli bir etken olarak öne çıkıyor.
Bunun yanı sıra, Trump’ın eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun da bölgedeki dinamiklerin şekillenmesinde önemli bir rol oynadığı görülüyor. Pompeo, İran’a karşı uygulanan yaptırımları sıkılaştırarak, Tel Aviv’in elini güçlendiren stratejilerin bir parçası oldu. Bu durum, hem İsrail’in hem de Trump’ın destekçilerinin lehine sonuçlarla karşılık buldu. Ancak tüm bunlar, sadece İsrail’in değil, aynı zamanda bölgedeki dengelerin de değişmesine yol açtı. Bu da, Trump döneminin etkilerinin hâlâ hissedildiğini gösteriyor.
İsrail-İran çatışmasını etkileyen bir diğer önemli faktör, Biden yönetiminin tutumu olmuştur. Trump’tan sonra göreve gelen Joe Biden, Ortadoğu politikalarını yeniden şekillendirmek adına çeşitli adımlar attı ancak bu süreç, birçok belirsizliği de beraberinde getirdi. Biden yönetimi, İran ile yeniden müzakere sürecine dönmeyi hedefliyor. Ancak bölgedeki gelişmeler, bu sürecin ne kadar sağlıklı yürüyeceğine dair soru işaretleri yaratıyor.
İsrail-İran savaşı ve bu savaşın arka planındaki güç ilişkileri, elbette bölgedeki güvenlik ve siyasi dengeyi etkileyecek. Trump’ın en yakın arkadaşları arasında yer alan isimlerin, savaşın kazananları olarak anılması, ABD’nin Ortadoğu’daki pozisyonunu sorgulatıyor. Bu durum, Amerikan dış politikasının geleceği açısından önemli bir tartışma alanı oluşturuyor. ABD'nin kendi iç dinamikleri ve dış ilişkileri, bu süreçte nasıl şekillenecek? Ülkeler arasındaki dengeler, gelecekte daha ne tür çatışmalara yol açacak? Tüm bu sorular, hem analistleri hem de siyaset uzmanlarını düşündürüyor. Gerçekten de, tarihinde birçok referans noktası bulunan bu bölge, her zaman olduğu gibi belirsizliklerle dolu. Ancak günümüzde Trump’ın dönemi ve onun dostları, belki de tarih boyunca eşi benzeri görülmemiş anlamda, olayların gidişatını denetleyen unsurlar arasında yer alıyor.