İklim değişikliği, dünya genelinde pek çok ülkenin karşılaştığı en büyük tehditlerden biri haline gelmiştir. Özellikle sanayileşme ve aşırı tüketim alışkanlıkları, iklim dengelerini bozarak doğal afetlerin artmasına neden olmuştur. Bu bağlamda, Türkiye’nin iklim politikalarında köklü değişiklikler yapmayı hedefleyen İklim Kanunu, 2025 yılı itibarıyla ülkenin karbon salınımını azaltma ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma konusunda önemli bir adım olarak öne çıkmaktadır. Peki, 2025’te İklim Kanunu neleri öngörüyor? Kanun yasalaştı mı? İşte tüm detaylar.
İklim Kanunu, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesini düzenleyen ve çevresel sürdürülebilirliği artırmayı amaçlayan bir yasal çerçevedir. Bu yasa, karbon emisyonlarının azaltılması, enerji verimliliğinin artırılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi ve iklim değişikliğine uyum sağlamayı hedefleyen çeşitli maddeleri içermektedir. İklim Kanunu, aynı zamanda ülkenin uluslararası iklim anlaşmalarına uyumunu sağlamak amacıyla da önemli bir dayanak noktası oluşturmaktadır.
Kanunun temel hedefleri arasında, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarının 2030’a kadar %35 oranında azaltılması ve 2053 yılına kadar karbon nötr hale gelmek yer alıyor. Bu hedefler doğrultusunda, çeşitli stratejiler ve uygulama planları oluşturulması bekleniyor. Ayrıca, iklim değişikliği ile mücadelede yerel yönetimlerin rolü ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarını artırmayı hedefleyen düzenlemeler de dikkat çekiyor.
2025 yılı itibarıyla İklim Kanunu çerçevesinde hayata geçirilecek önemli düzenlemeler bulunmaktadır. İlk olarak, tüm sektörlerde sera gazı emisyonlarının izlenmesi için standart bir raporlama sisteminin kurulması kararlaştırılmıştır. Bu sistem, sektörel bazda emisyonları takip ederek, gerekli önlemlerin zamanında alınmasını sağlayacak.
Diğer bir önemli içerik de enerji verimliliğine yönelik teşviklerdir. Özellikle sanayi ve ulaşım alanında enerji verimliliğini artırmaya yönelik teknoloji yatırımlarını destekleyen vergi indirimleri ve teşvik programlarının oluşturulması beklenmektedir. Bu sayede, hem ekonomik büyüme sağlanacak hem de çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine daha hızlı bir şekilde ulaşılacaktır.
İklim Kanunu’nun bir diğer önemli boyutu da yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılmasıdır. 2025 yılında güneş, rüzgar ve hidroelektrik enerji yatırımları teşvik edilecek ve bu alandaki yatırımlara yönelik destek mekanizmaları oluşturulacaktır. Ayrıca, enerji üretiminde sıfır emisyonlu teknolojilerin yaygınlaştırılması teşvik edilecek, böylece fosil yakıt kullanımının azaltılması sağlanacaktır.
Kanun, aynı zamanda yerel yönetimlerin iklim değişikliği ile mücadele çabalarını da desteklemektedir. Belediyelere, iklim değişikliği ile mücadele stratejileri geliştirmeleri ve uygulamaları için özel fonlar ayrılacak. Bu sayede, şehirlerdeki yeşil alanların artırılması, iklim dostu ulaşım sistemlerinin kurulması ve atık yönetimi politikalarının geliştirilmesi konusunda yerel yönetimlerin etkinliği artırılacaktır.
İklim Kanunu’nun yasalaşması ise, ülkemizin iklim sözleşmelerine ve sürdürülebilirlik hedeflerine uyum sağlama konusundaki kararlılığını göstermektedir. Kanun, Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra uygulama süreçleri başlatılacak ve gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi için çalışmalar hız kazanacaktır. Türkiye, özellikle gelişmekte olan ülkeler arasında iklim değişikliği ile mücadelede öncü bir rol üstlenmeyi hedefliyor.
Sonuç olarak, İklim Kanunu, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele ve sürdürülebilir kalkınma yolunda attığı önemli bir adımdır. 2025 yılı itibarıyla devreye girecek olan bu düzenlemeler, ülkenin çevresel hedeflerine ulaşmasında ve iklim dostu bir geleceğin inşasında kritik bir rol oynayacaktır. Bu nedenle, tüm vatandaşların bu konuda bilinçlenmesi ve kendi paylarına düşeni yapmaları büyük önem taşımaktadır.