Son günlerde Orta Doğu’da tansiyon yükselirken, İsrail’in Suriye’ye karşı potansiyel bir saldırı hazırlığı içindeki hareketleri dikkatleri üzerine çekti. Başbakan Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Katz’ın, ordunun Suriye’ye yönelik yeni bir askeri operasyon planlaması için acil talimatlar verdiği bildirildi. Bu gelişme, bölgedeki gerilimleri artırmakla kalmayıp, siyasi ve askeri dengeleri de sorgulayan bir durumun habercisi olarak öne çıkıyor.
İsrail, belli zaman dilimlerinde Suriye'ye yönelik hava saldırıları düzenleyerek, İran’ın Suriye’deki askeri varlığını azaltmayı hedefliyor. Netanyahu ve Katz’ın talimatları doğrultusunda, ordunun çeşitli senaryolar üzerinde çalıştığı ve bu bağlamda hem sıcak çatışma hem de soğuk savaş stratejileri geliştirildiği değerlendiriliyor. Suriye’nin kuzeyindeki YPG ve Türkiye’nin etkisi, İsrail için hassas bir durum oluşturuyor. İran’ın bu bölgedeki varlığı ise, bölgedeki potansiyel çatışmaların doğrudan etkileyeni konumunda. Netanyahu'nun, bölgesel güvenliği sağlamak adına Suriye’ye yönelik saldırıya geçme konusundaki kararlılığı, hem iç politikada hem de dış politikada önemli bir gündem maddesi olarak öne çıkıyor.
Dünya genelinde, İsrail’in Suriye’ye yönelik potansiyel bir operasyonu nasıl şekillendireceği konusunda çeşitli spekülasyonlar hali hazırda kendine yer bulmaya başladı. Özellikle ABD, Avrupa ve Rusya’nın bu konudaki tutumları merak ediliyor. Netanyahu’nun, Suriye’ye muhtemel bir saldırı için uluslararası destek arayışında olacağı öngörülüyor. Zira, bu tür bir askeri operasyona girişmeden önce, uluslararası toplumun olası tepkilerini dikkate alması gerekecek. Amerika Birleşik Devletleri, her ne kadar İsrail ile stratejik ittifak içerisinde olsa da, doğrudan bir askeri eyleme onay verip vermeyeceği hala muallak. Ayrıca, Rusya’nın Suriye’deki etkisi de göz önüne alındığında, Netanyahu hükümetinin alacağı kararların dünya genelindeki büyük güçler arasında nasıl yankı uyandıracağı da merak konusudur.
İsrail’in bu tür faaliyetleri, her zaman olduğu gibi, bölgedeki yerel halk üzerinde de doğrudan etkiler yaratacak. Suriye ve çevresindeki ülkelere yansımaları ise daha da derinleşebilir. Sivil kayıplar ve insani krizlerin artması, bölgedeki sekter savaşların daha da alevlenmesine neden olabilir. Bu durumu göz önünde bulunduracak olursak, Netanyahu’nun alacağı kararlar yalnızca bir askeri operasyon ile sınırlı kalmayacak, aynı zamanda tarihi ve stratejik sonuçlar doğuracak. Hem bölgedeki devletlerin hem de bağımsız aktörlerin bu süreçte nasıl bir tutum alacakları ise belirsizliğini koruyor.
Orta Doğu’da güç dengesinin nasıl şekilleneceği, uluslararası ilişkiler açısından kritik bir dönemeçte olduğumuzun göstergesi. İsrail’in Suriye’ye yönelik savaşa hazırlığı, bölge ülkeleri, uluslararası aktörler ve kurumlar nezdinde birçok soru işaretini de beraberinde getiriyor. Önümüzdeki günlerde bu konudaki gelişmelerin nasıl şekilleneceği merakla bekleniyor. Suriye’deki iç savaş ve çatışmaların derinleşmesi, bu tür askeri hamlelerin de artabileceğini gösteriyor. Tüm bunların ışığında, Netanyahu ve Katz’ın bu operasyona yönelmeleri, sadece Asya ile sınırlı kalmayıp, dünya genelinde geniş yankılar uyandırması muhtemel.