21 Ekim 2023 tarihinde İstanbul’un Avrupa Yakası'nda meydana gelen deprem, sadece üzücü bir anın hatırası olmanın ötesinde, şehirdeki yapıların dayanıklılığı hakkında ciddi soru işaretleri doğurdu. Depremin hemen ardından yapılan incelemelerde, bazı binaların hasar gördüğü tespit edildi ve bu binalardan biri, hain bir şekilde tamamen çökmüş durumda bulundu. Bu olay, İstanbul'daki binaların depreme karşı ne kadar hazırlıklı olduğunu sorgulayan bilgilendirici bir uyarı niteliği taşımaktadır.
İstanbul'da gerçekleşen bu deprem, farklı ilçelerde birçok kişinin hissedeceği kadar güçlüydü. Çatlayan pencereler, sallanan mobilyalar ve hatta bazen kısa süreli elektriksiz kalmalar gibi normal durumlar yaşansa da, en ciddi sonuçlardan biri, hasar gören binaların devrilmesi oldu. Çöken binanın çevresindeki mahalle halkı, depremin şiddetini unutamazken, canlıların kaydı yok ancak yapılarındaki hasarlar endişe verici boyutlara ulaştı.
Yapılan ilk incelemelerde, çöken binanın son yapılan denetimlerin ardından “sağlam” statüsünde olduğu belirtilmişti. Ancak bugün meydana gelen çökme olayı, önleyici bakım ve denetimlerin yeterli olup olmadığına dair ciddi soru işaretleri oluşturdu. İnşaat mühendisleri ve şehir plancılarınca yapılan analizlerde, depreme dayanıklı bir şehir için sadece modern yapıların inşası değil, aynı zamanda eski ve yıpranmış binaların da gözden geçirilmesi gerektiği vurgulandı.
İstanbul gibi büyük bir metropolde kentsel dönüşüm, şehir hayatının önemli bir parçası haline gelmiş durumda. Ancak bunun yanı sıra, mevcut yapıların depreme dayanıklılığı artırılmadan bu dönüşümün yeterli olmayacağı gerçeği ile yüzleşmemiz gerekiyor. Çöken bina, kentsel dönüşüm projelerinin takip edilmesi ve eski binaların yenilenmesi gerekliliğini bir kez daha hatırlatıyor.
Bina çökmesi kentte yaşayan insanlar arasında büyük bir korku yarattı. Herkes, bu gibi başka binaların da tehlike altında olup olmadığını düşünmeye başladı. Çevre sakinleri, rahatsız edici geçen günlerin ardından gözle görülür risklerin azaltılması için yetkililerin devreye girmesini umuyor. Bu tür olayların tekrar yaşanmaması ve insanların güvenli bir yaşam sürmesi adına daha fazla dikkat gerekmektedir.
Uzmanlar, bu olayın ardından İstanbul'un yapı stokunun güncellenmesi ve sağlıklı bir şekilde izlenmesi gerektiğine dikkat çekiyor. İleriye dönük çözümler arasında, binaların sürekli olarak izlenmesi, yapısal analizlerin yapılması ve gerekirse güçlendirme çalışmalarının gerçekleştirilmesi bulunuyor. Ayrıca, yasal düzenlemeleri sıkılaştırmak ve teknik denetimleri arttırmak, riskli bölgelerde yaşayanların güvenliğini artırmak adına kritik bir adım olarak karşımıza çıkıyor.
Bu bağlamda, İstanbul'daki yerel yönetimlerin ve kamu kurumlarının, vatandaşların güvenliğini ve yaşam alanlarının dayanıklılığını artırmaya yönelik projelere öncelik vermesi gerekmektedir. Deprem gerçeğiyle yaşamak zorunda olduğumuz bu kente yönelik bir hazırlık, ancak bütün paydaşların iş birliği ve kamuoyunun bilinçlendirilmesi ile mümkün olacaktır. Bütün bu çalışmalar, sadece depreme dayanıklı yapılar oluşturmakla kalmayacak, aynı zamanda toplumun genel güvenlik algısını da güçlendirecektir.
Sonuç olarak, uzun süreli bir yarayı sarabilmek için kentsel yenilenme ve deprem dayanıklılığı konularında harekete geçilmesi şart. İstanbul'daki çöken bina, belki de bu dönüşüm için itici bir güç olacak. Geçmişten ders alarak, geleceğin daha güvenli bir şehir olması için atılacak adımlar, bizlerin ve gelecek nesillerin en büyük teminatı olacaktır.